Türk Tarihinde Yolculuk-3 konusu ders notları

 

DEVLET YÖNETİMİ

Osmanlı Devleti’nde devlet yönetimi ikiye ayrılır. Merkezi Yönetim ve Taşra Yönetimi.

 

A.      MERKEZİ YÖNETİM

•       Osmanlı Devleti merkeziyetçi ve mutlak otoriteye dayalı bir yönetim anlayışı ile yönetiliyordu. Devletin başında Osmanlı hanedanından gelen Padişah bulunuyordu.

•       Egemenlik Allah adına padişaha aitti. Bu nedenle bütün yetkiler padişahta toplanmıştır. Padişahlar, Bey, Gazi, Hünkar, Hüdavendigar ve Sultan gibi unvanlar kullanmışlardır.

•       Padişahlar, hükümdarlık alameti olarak kendi adlarına hutbe okutup, para bastırmışlardır.

•       Padişah adayı şehzadeler, yetişmeleri için san­caklara gönderilirlerdi. Buna “SancağaÇıkma” denilirdi. Devlet yönetiminde tecrübe kazanmala­rı için gittikleri sancaklarda yanlarına“Lala” adı verilen tecrübeli devlet adamları verilirdi.

•       I. Ahmet 1603 yılında bu uygulamayı kaldırarak “Kafes Usulü”nü getirdi. Bu tarihten itibaren şehzadeler sarayda yetiştirilmeye başlanıldı.

•       I. Ahmet devrine kadar Osmanlı Devleti’nde pa­dişah öldüğü zaman yerine kimin geçeceği belir­lenmemişti. Her şehzadenin padişah olma hakkı bulunduğundan bu durum şehzadeler arasında taht kavgalarının çıkmasına neden olmuştur. 

•       I. Ahmet 1603′te Ekber ve Erşed (büyük ve akıl­lı) olanın tahta geçmesi kuralını getirdi. Böylece taht kavgaları ve kardeş katliamı önlendi.

•       Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi (1517) ile Osmanlı padişahları aynı zamanda halifeoldu­lar.

•       Padişahın yetkileri ilk kez ayanlar karşısında Sened-i İttifak ile kısıtlandı. Tanzimat Fermanı ile Osmanlı  Devleti’nde hukuk devleti  anlayışı yerleşmeye başladı.

•       1876 Kanun-u Esasi ile padişahın yetkileri ilk kez anayasa ile sınırlandı.

 

Divan-ı Hümayun

•       Divan, devlet işlerinin görüşülerek karara bağ­landığı en yüksek kuruldu. Divan teşkilatıOrhan Bey zamanında kurulmuştur. II. Mahmut yaptığı ıslahatlar sırasında Divanı kaldırarak yerine Ba­kanlar Kurulu’nu kurmuştur.

•       Divan, padişah için danışma meclisi niteliğinde­dir. Divanın iki özelliği vardır, hem yönetim kuru­mudur hem de en yüksek mahkemedir.

 

Divan üyeleri ve görevleri şunlardır;

1.     Padişah : Padişahlar Fatih’e kadar (1475) diva­nın başkanı idiler. Fatih’ten sonra padişahlar di­van toplantılarına katılmadılar.

2.     Vezir-i Azam (sadrazam): Padişahın mutlak vekili olup günümüzdeki Başbakan’ in konu­mundadır. Padişah mührünü taşır, padişah adına tayin ve terfiler yapar ve devlet işlerini yürütürdü. Sadrazamlar padişah yerine sefere çıktıkları za­man “Serdar-ı Ekrem”(Büyük Asker) unvanı alırlardı.

3.     Vezirler: Günümüzde Devlet Bakanları konu­munda olan vezirler daha çok askeri ve siyasi işlerden sorumlu idiler. Tecrübeli birer devlet adamı olup vezir-i azamın yardımcısı idiler. Osmanlı Devleti büyüdükçe sayıları artmıştır.

4.      Kazaskerler: Anadolu ve Rumeli Kazaskeri ol­mak üzere sayıları ikidir. Adalet, eğitim, kültür ve diyanet işlerine bakarlardı. Divandaki büyük da­valara bakan kazaskerler ayrıca kadı ve müder­rislerin (profesör) tayin ve terfilerine bakarlardı. Günümüzdeki hem Milli Eğitim hem Adalet Bakanı konumundaydılar.

5.      Defterdarlar: Günümüzdeki Maliye Bakanı’ nın konumunda olan defterdarlar, devletin bütün mali işlerinden sorumludur. Anadolu ve Rumeli def­terdarları olmak üzere sayıları ikidir.

6.     Nişancı: Protokol, yazı ve tapu işlerinde so­rumlu idi. Padişah adına yazılan ferman, berat ve diğer belgelere padişahın tuğrasını (imzasını) çekerdi. Os­manlı kanunlarını çok iyi bilen nişancılar gerekti­ği zaman Divana bilgi verirlerdi.

•       Bu görevlilerden başka 16. yüzyıldan itibaren di­van üyeleri arasında din işlerinden sorumlu Müf­tü (Şeyhülislam), donanmadan sorumlu Kaptan-ı Derya ve dış işlerinden sorumluReis’ül Küttap  da katılmıştır.

B.     TAŞRA YÖNETİMİ

Osmanlı Devleti’nde, fetihlerle toprakların genişlemesi üzerine ülke yönetimini kolaylaştırmak için ülke eya­letlere, eyaletler sancaklara, sancaklar kazalara ve kazalar da köylereayrılmıştır.

Eyaletler

Eyaletler idari bakımdan kendi içinde üçe ayrılıyordu.

Merkeze Bağlı Eyaletler

Merkeze bağlı eyaletler Anadolu ve Rumeli Beyler­beyliği olmak üzere ikiye ayrılıyordu. Merkeze bağlı eyaletleri Beylerbeyi yönetiyordu. Bu eyaletlerin halkı daha çok Müslüman Türklerden oluşuyordu.

2.     Özel Yönetimi Olan Eyaletler

Trablusgarp, Cezayir, Tunus, Mısır, Basra, Bağdat, Habeş, Yemen gibi eyaletlerdir. Bu eyaletlerden yıllık belirli bir vergi alınmaktadır. Dirlik Sistemi uygulan­mamaktadır. Bu eyaletlerin vergi gelirleri açık artırma yoluyla Mültezim adı verilen şahıslar tarafından topla­nırdı (iltizam usûlü).

3.     İmtiyazlı Eyaletler (Bağlı Beylikler)

İç işlerinde serbest, dış işlerinde Osmanlı Devleti’ne bağlı Eflak, Boğdan, Kırım ve Erdel gibi eyaletlerdir. Bu eyaletler Osmanlı Devleti’ne vergi öderler, gerekti­ğinde orduya asker gönderirlerdi.

IV.    ORDU VE DONANMA

Osmanlı ordusu kara ve deniz kuvvetleri olmak üzere ikiye ayrılırdı. Kara ordusu; Kapıkulu askerleri, Eya­let askerleri ve yardımcı kuvvetler olmak üzere üçe ayrılırdı,

 

 

A.      KAPIKULU (MERKEZ ORDUSU) ASKERLERİ

I. Murat zamanında savaş esiri çocukların asker ola­rak yetiştirilmesi amacıyla kuruldu. Kapıkulu ordusu piyadeler ve süvariler olmak üzere ikiye ayrılıyordu.

1.     Kapıkulu Piyadeleri

a)     Acemi Ocağı : Devşirilen çocukların getirildiği ilk ocaktır. Burada ilk askeri eğitim verilirdi. Acemi Ocağında eğitimlerini tamamlayan devşirmelerin bir kısmı enderuna gönderilirken bir kısmı da di­ğer Kapıkulu Ocaklarına gönderilirlerdi.

b)     Yeniçeri Ocağı I. Murat zamanında kurulmuş­tur. Osmanlı ordusunun yaya (Piyade) askerleri­dir. Komutanlarına Yeniçeri Ağası denilirdi. Ye­niçeriler savaş zamanında padişahın yanında yer alırlardı. Barış zamanında ise Divanın koruyucu­luğunu ve İstanbul’un güvenliğini sağlarlardı.

c)     Cebeci Ocağı : Yeniçerilerin silahlarını yapan, tamir eden ve saklayan ocaktı.

d)     Topçu Ocağı : Orduya ait topların yapımı, bakı­mı ve savaşlarda kullanılması ile görevli ocaktı.

e)     Top Arabacılar Ocağı : Topların sefer sırasında taşınmasıyla görevli idi.

f)      Lağımcı Ocağı: Kale kuşatmalarında tünel ka­zarak surların altına patlayıcılar koyan ve patla­tan ocaktır.

g)     Humbaracı Ocağı : Dinamit, bomba, havan topu yapan ve kullanan ocaktır.

h) Tulumbacı Ocağı: Lale Devri’nde açılan itfaiye ocağıdır.

ı) Doğancı ve Turnacı Ocağı : Haberleşme ve avlanmada kullanılan kuşları eğitmekle görevli ocaktır.

i) Saka Ocağı : Ordunun su ihtiyacını karşılayan ocaktır.

2.     Kapıkulu Süvarileri 

Saray etrafında bulunan atlı askerlerdir. Savaşta hükümdarın sağında ve solunda yer alarak padi­şahı, ordunun ağırlıklarını ve hazineyi korurlardı.

 

B. EYALET ASKERLERİ

1. Tımarlı Sipahiler 

Dirlik arazi sahipleri (has, zeamet ve tımar) tarafından yetiştirilen askerlerdir. Tamamı atlı askerlerdir. Bunlar maaş almazlar, geçimlerini dirliklerden sağlarlardı. Osmanlı ordusunun asıl gücünü oluştururlardı. II. Mahmut zamanında tımarlara son verilince Tımarlı Si­pahiler de ortadan kalktı.

2. Akıncılar

Osmanlı Devleti’nin Hıristiyan ülkelerle olan sınırlarda­ki eyaletlerde bulunurlardı. Düşman ülkelerine akınlar yaparak askeri hedefleri tahrip ederler, düşman kuv­vetleri hakkında bilgi toplarlardı.

 

C. YARDIMCI KUVVETLER

1.  Azaplar

Orduya sefer sırasında yol açarlar ve köprü kurarlardı.

2.  Yaya ve Müsellemler

Orhan Bey zamanında kurulan ilk daimi ordudur. Ka­pıkulu ordusu kurulunca geri hizmetlere verildi.

3.  Gönüllüler

Eli silah tutan Müslüman ve Hıristiyanların kendi is­tekleri ile savaşa katılmaları ile oluşan birliklerdi.

4. Derbentçiler

Önemli yollar üzerindeki geçitleri koruyan askerlerdir.

5. Bağlı beyliklerin ve özel yönetimli eya­letlerin gönderdikleri ordular

 

D. DONANMA

• Orhan Bey döneminde ele geçirilen Karesioğulları Beyliği’ne ait donanma Osmanlı donan­masının temelini oluşturur.

• Kuruluş Dönemi’nde istenen güce ulaşamayan Osmanlı donanması, Fatih zamanında Venedik ve Cenevizlilerle mücadele edecek bir güce ulaşmıştır. Yükselme Dönemi’nde Karadeniz ve Akdeniz Osmanlı hakimiyetine alınmıştır.

• Kanuni’den sonra donanmaya verilen önem azaldığı için Osmanlı donanması giderek gücünü yitirdi. Buna rağmen Sultan Abdülaziz’in gayretleri ile (1861-1876) Osmanlı donanması dünyanın üçüncü büyük donanması haline gelmiştir.

• Donanma başkomutanına Kaptan-ı Derya veya Kaptan Paşa denilirdi. Donanma komutanına Reis, deniz askerlerine de Levent adı verilirdi.

 

OSMANLI DEVLETİ YENİ BAŞKENTİNDE

 

II. MEHMET (FATİH SULTAN MEHMET) DÖNEMİ (1451-1481)

 

II.Mehmet ilk iş olarak Karamanoğulları Beyliği üzerine sefer dü­zenlendi. Karamanoğullarını itaat altına aldı. Mora üzerine akınlar düzenletti. Venedik ve Macarlarla birer dostluk antlaşması imzaladı.

A. İSTANBUL’UN FETHİ (1453)

1.   Fethin Nedenleri

•       Bizans’ın bazı Osmanlı şehzadelerini koruyarak Osmanlı’yı iç karışıklığa sürüklemesi

•       Bizans’ın Avrupa devletlerini Osmanlılar’a karşı sürekli kışkırtması ve Haçlı Seferlerini teşvik et­mesi

•       Bizans’ın Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünü bozması ve Osmanlı Devleti için sürekli tehdit o-luşturması.

•       İstanbul’un coğrafi konumu ve önemli ticaret yol­ları üzerinde bulunması

•       Peygamber efendimizin (S.A.V) İstanbul’un fethi ile ilgili hadisinin II. Mehmet’i fetih için teşvik et­mesi.

2.     Fetih için yapılan hazırlıklar

•      Anadolu (Güzelce Hisar) Hisan’nın karşısına Rumeli (Boğaz Kesen) Hisarı yaptırıldı.

•       Dönemin en büyük topları (Şahi) döktürüldü. Ha­van topları icad edildi. Surlara yaklaşmak için te­kerlekli kuleler yapıldı.

•       İstanbul’u denizden kuşatmak için 400 parçalık donanma hazırlandı.

•      Avrupa’dan, karadan gelecek yardımları engel­lemek için Balkanlarda bir ordu hazır tutuldu.

•      Venedik ve Macarlarla dostluk antlaşmaları ya­pıldı.

Bizans’ın Aldığı Savunma Önlemleri 

•  Surlar tamir edilerek asker yerleştirildi.

•   Haliç’in girişi eski gemiler ve kalın zincir­lerle kapatıldı.

•  Avrupalı devletlerden yardım istendi.

•   Rum ateşi (grejuva) denilen silahların sayısı artırıldı.

                                            İstanbul’un Fethi

       II. Mehmet gerekli hazırlıkları tamamlaya­rak şehri karadan ve denizden 6 Nisan 1453′tekuşattı.

  72 parçalık bir do­nanma kızaklardan kaydırılarak Halic’e indirildi. 53 gün süren kuşatmadan sonra 29 Mayıs 1453 tarihinde İstanbul’un fethi gerçekleştirildi.

   İstanbul’un Fethinin Türk Tarihi Açısından Sonuçları

1.  Osmanlı Devleti imparatorluk hâline geldi ve İstanbul devletin başkenti oldu.

2.  Osmanlı Devleti’nin Anadolu ve Rumeli toprakları arasındaki engel ortadan kalktı ve top­rak bütünlüğü sağlandı.

3.  İstanbul Boğazı, Karadeniz Ticaret Yolu Osmanlı Devleti’nin denetimine geçti.

4.  II. Mehmet’e “Fatih” unvanı verildi.

5.  Osmanlı Devleti’nin Kuruluş Dönemi so­na erdi, Yükselme Dönemi başladı.

6.  Osmanlı Devleti’nin islam dünyasındaki saygınlığı arttı.

    İstanbul’un Fethinin  Dünya Tarihi Açısından Sonuçları

1.  Doğu Roma (Bizans) Devleti yıkıldı.

2.  Orta Çağ sona erdi, Yeni Çağ başladı.

3.  Karadeniz ticaret yolunun Osmanlı Dev­leti’nin eline geçmesi üzerine Batı Avrupa kıyısın­daki devletlerin açık denizlere çıkarak yeni yollar aramaları Coğrafi Keşiflerin başlamasında etkili oldu.

4.  İstanbul’un fethinden sonra buradan ayrı­lan bilim adamları İtalya’ya yerleşerek Avrupa’da Rönesans’ın başlamasında etkili oldular.

5.  İstanbul’un fethiyle kale ve surların top gülleleriyle yıkılabileceği anlaşıldı. Bu gelişme, Avrupa’da feodalite (derebeylik) rejiminin yıkıl­masında ve mutlak krallıkların güçlenmesinde et­kili oldu.

6.  İstanbul’un fethinden sonra Ortodoks Patrikhanesi Osmanlı Devleti’nin koruyuculuğu altına alınarak varlığını devam ettirmesi sağlandı.

UYARI: Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u fethettikten sonra Ortodoks Kilisesi’nin İstanbul’da kalmasına izin vermiştir. Böylece;•       Ortodoksları kendi yanına çekerek Avrupa Hı­ristiyan birliğini parçalamayı,•       Balkanlardaki fetihlerde Ortodoksların deste­ğini kazanmayı,

 

•       Ortodoksları kontrol altında tutmayı amaçla­mıştır.

 

                   SINIRLAR GENİŞLİYOR

Balkanlardaki Gelişmeler

İstanbul’un fethinden sonra Fatih, Hristiyan dünyasının birleşmesini engellemek ve Bal­kanlardaki Osmanlı egemenliğini kalıcı hâle getir­mek için fetih hareketlerine başladı.

• 1459′da Belgrad hariç Sırbistan fethedildi.

  1460′da Mora Yarımadası alındı.

• 1462′de Eflâk, 1476′da Boğdan fethedildi.

  1463′te Bosna, 1465′te Hersek fethedildi.

  1479′da Arnavutluk Osmanlı hâkimiyeti­ne girdi.

Anadolu’daki Gelişmeler

■ İstanbul’un fethinden sonra Fatih, Kara­deniz kıyılarını denetim altına almak, Karadeniz ticaret yolu üzerindeki Osmanlı egemenliğini güç­lendirmek ve Anadolu Türk birliğini sağlamak için Anadolu’da fetihlere yöneldi.

 1459′da Batı Karadeniz’de önemli bir tica­ret merkezi olan Amasra Cenevizlilerden alındı.

■ 1460′ta Candaroğullarından Sinop alına­rak bu beylik Osmanlı topraklarına katıldı.

■ 1461′de Trabzon fethedilerek Trabzon Rum İmparatorluğu’na son verildi.

1466′da Karamanoğullarından Konya ve Karaman alındı.

                                                                       

          UYARI: Fatih’in Mora ve Trabzon’u alması Bizans’ı yeniden canlandırma umutlarını sona er­dirmiştir. 

                                                                                                                                                                  

Otlukbeli Savaşı (1473)

 Osmanlı Devleti ile Akkoyunlu Devleti arasında yapıldı.

Savaşın Sebepleri

1.  Anadolu’ya hâkim olmak isteyen Akko­yunlu Devleti hükümdarı Uzun Hasan’ın Osmanlı Devleti’ne karşı Karamanoğulları Beyliği’ni des­teklemesi,

2.  Akkoyunluların Osmanlı Devleti’nin aley­hine Venediklilerle iş birliği yapması,

3.  Uzun Hasan’ın Osmanlı Devleti’nden Trabzon’u ve Sinop’u istemesi,

4.  Osmanlı Devleti’nin doğu sınırının güven­liğini sağlamak istemesidir.

 

 

Savaşın Gelişmesi

 Bu gelişmeler üzerine Fatih, Anadolu’nun siyasal bütünlüğünü tehdit eden Akkoyunlular üzerine sefere çıktı. Erzincan yakınlarında yapı­lan Otlukbeli Savaşı’nda Uzun Hasan yenilgiye uğratıldı.

Savaşın Sonuçları

1.  Akkoyunlu Devleti yıkılış sürecine girdi.

2.  Doğu Anadolu’nun güvenliği sağlandı ve Osmanlı Devleti’nin sınırları Fırat Nehri’ne kadar genişledi.

3.  Anadolu’da Türk siyasi birliğini sağlama yolunda önemli bir adım atıldı.

                         II. Bayezid Dönemi (1481 -1512)

         Fatih öldüğünde oğullarından II. Bayezid Amasya’da, Cem ise Konya’da sancak beyi idi. Fatih’in ölümünü haber vermek için her iki şehza­deye elçi gönderildi. Cem’e giden elçi yolda öldü­rülünce II. Bayezid daha önce İstanbul’a gelerek padişah oldu.

           Cem ise ağabeyinin hükümdarlığını kabul etmeyerek devletin ikisi arasında bölünmesini is­tedi. Aralarında yapılan mücadelede Cem Sultan mağlup olunca önce Memluklere daha sonra da Rodos şövalyelerine sığındı. Rodos şövalyeleri Cem’i Fransa aracılığıyla Papa’ya teslim etti.

              Papa’nın din değiştirme ve Haçlı orduları­nın başına geçme tekliflerini kabul etmeyen Cem Sultan 1495 yılında İtalya’da öldü. .

Cem Sultan Olayı’nın Sonuçları

 1 Osmanlı Devleti’nde fetih hareketlerinin yavaşlamasına neden oldu.

 2.  İspanya’da zor durumda kalan Müslümanlara gerekli yardım yapılamadı.

 3.  Memluklerle ilişkiler iyice bozularak sava­şa dönüştü.

 4.  Anadolu’da yayılan İran tehlikesine gereken karşılık verilemedi.

       UYARI:Cem Sultan’ın Rodos şövalyeleri ve Papaya sığınması, Cem Sultan Olayı’nın bir dış sorun hâline gelmesine neden olmuştur.

                                        Osmanlı – Memluk İlişkileri

• Fatih Sultan Mehmet zamanında bozulmaya başlayan Osmanlı – Memluk ilişkileri II. Bayezıd döneminde savaşa dönüştü.

       Savaşın Sebepleri

1.  Hicaz su yolları meselesi yüzünden iki devletin arasının açılması,

2.  Memluklerin, Cem Sultan ve Karamanoğullarını korumaları,

3.  Memluklerin, Dulkadiroğulları ve Ramazanoğullarmı egemenlikleri altına almak istemesi-

   Savaşın Gelişmesi

        1485 yılında başlayıp altı yıl süren Os­manlı – Memluk savaşlarında iki taraf birbirine karşı üstünlük sağlayamadı.  Çukurova, Memluklere bırakılarak anlaşma yapıldı.

    Savaşın Sonuçları

1.  Ramazanoğullarının topraklarının önemli bir bölümü Osmanlılarda kaldı.

2.  Adana ve Tarsus Memluklara verildi.

        Boğdan Seferi

     II. Bayezid döneminde Boğdan üzerine sefere çıkılarak, Karadeniz kıyısında bulunan Ki­li veAkkerman şehirleri ele geçirildi. Böylece Kı­rım Hanlığı ile kara bağlantısı sağlandı. Karade­niz’de askerî ve ticari hâkimiyet kuruldu.

Osmanlı – İran İlişkileri

* Akkoyunlu Devleti’ni ortadan kaldıran Şah İsmail, İran’da Safevi Devleti’ni kurdu. Şah İsmail’in amacı dinî propaganda yaparak Anado­lu’ya hâkim olmaktı. Şah İsmail taraftarlarının kış­kırtmaları sonucunda Antalya çevresinde Şahkulu İsyanı çıktı ve isyan güçlükle bastırıldı.

* II. Bayezid’in, Şah İsmail’in Anadolu’daki faaliyetlerine yeterince engel olamaması üzerine, Trabzon’da sancak beyi olan ve bu nedenle do­ğudan gelen tehlikenin farkında olan Şehzade Selim babasına karşı ayaklandı. Babasıyla Edir­ne yakınlarında yaptığı mücadeleyi kaybetmesi­ne rağmen I. Selim, yeniçerilerin desteğiyle tahta çıktı.

          OSMANLI DENİZ İMPARATORLUĞU

 

ORHAN GAZİ (1324-1362): Osmanlıların denizcilik deneyim­leri olmamasına rağmen küçük gemilerden oluşan bir donanma kurarak Marmara Denizi’ne açıldılar. Bu dönemde Osmanlılar sınırlarına kattığı Karesi Beyliği donanmasından faydalandılar.

 

YILDIRIM BEYAZID (1381 -1402): Zamanında Gelibolu’da tersane açıldı ve Gelibolu donanmanın üssü oldu.

 

FATİH SULTAN MEHMET (1451-1481):Karadeniz kıyılarında güvenliğin sağlanması ve Karadeniz ticaret yolları üzerinde güvenliğin kurulmasını istiyordu. Bu amaçla;

 1459′da Cenevizlilerden ticaret kolonisi olan Amasra’yı aldı.

 1460′ta Kastamonu ve Sinop civarında hüküm süren Candaroğulları Beyliği’ni Osmanlı topraklarına kattı.            1461′de Trabzon Rum Devleti’ne son verdi ve Trabzon’u aldı.

 1477′de Kırım Hanlığı’nı Osmanlı Devletine bağladı.

 

Uyarı

Kırım’ın alınması ile Karadeniz bir Türk Gölü haline geldi. Doğu ticaret yolları (İpek Yolu) güvenlik

 altına alındı.

 II.BEYAZID(1481-1512):Karadeniz’in kıyısında bulunan Killi ve Akkerman kalelerinin alınmasıyla hem Tuna Nehrinin girişi kontrol al­tına alındı hem de Kırım’la karadan bağlantı sağlandı. Bu dönemde

Venediklilerden İnebahtı, Modon ve Koron kaleleri alındı.

 

YAVUZ SULTAN SELİM (1512-1520):

Osmanlı donanmasını büyüttü. Yavuz Sultan Selim’in Mısır’a yönelik kara hare­katında Türk Donanması büyük lojistik destek sağlamıştır. Ya­vuz’’un başarıları ve Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuzey Afrika’da bir güç merkezi haline gelmesi, Akdeniz’de ba­ğımsız olarak faaliyet gösteren Türk ve Müslüman denizcileri Osmanlı Devleti ile kaynaştırmıştır.

         KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN (1520 -1566):Rodos adası fethedildi (1522). Rodos’un fethiyle Suriye ve Mısır ticaret yolunun güvenliği sağlandı.

    Kanuni Avrupalıların Barbaros dedikleri Hızır Reis’i İstanbul’a davet etti ve onu Kaptan-ı Derya olarak donanma kornutanlığına atadı (1533). Böylece onun yönetiminde olan Cezayir Osmanlı yönetimine geçti.

         PREVEZE DENİZ SAVAŞI (1538):

Barbaros Hayrettin Paşa’nın Akdeniz’de kazandığı başarılarAvrupalıları telaşlandırdı. Preveze önlerinde Andrea Dorya komutasındaki Haçlı donanması ile Barbaros  Hayrettin Paşa komutasındaki Osmanlı Donanması karşılaştı. Preveze zaferiyle;

-&  Akdeniz’de üstünlük Osmanlılara geçti.

&  Venedikliler Osmanlı Devleti’ne vergi vermeyi kabul etti.

       TRABLUSGARP’IN FETHİ (1551):

Kanuni’nin görevlendirdiği Turgut Reis, Trablusgarp ve Bingazi’yi Osmanlı topraklarına kattı. 1560 yılında İspanyolların elinde bulunan “Cerbe” adasını da aldı.

     KIBRIS’IN FETHİ (1571):Lala Mustafa Paşa komutasındaki  donanma, Kıbrıs’ı Venediklilerden aldı.

■Kıbrıs’ın alınmasıyla;

Anadolu, Suriye ve Mısır arasındaki deniz yolları güvenlik altına alındı.

Doğu Akdeniz’de Osmanlı hakimiyeti güçlendi.

   İNEBAHTI DENİZ SAVAŞI (1571):

Kıbrıs’ın alınması Avrupa’da geniş yankı uyandırdı. Venedik,Cenevizİspanya, Portekiz ve Malta donanmalarının oluşturduğu Haçlı donanması Osmanlı donan­masını İnebahtı körfezi yendi (1571).

İnebahtı yenilgisiyle Osmanlı Devleti’nin Akdeniz’deki hakimiyeti sarsılmışsa da kısa sürede kurduğu  bir donanma ile üstünlüğü yeniden sağlamıştır.

1574te Tunus, 1577′de Fas Osmanlı Devleti’ne katılmıştır.

Bilgi Kut uçuğu: 1770 yılında Rusların Çeşme Limanı’na demirli olan Osmanlı Donanmasını yakmaları 1853′te Sinop’a baskın yaparak buradaki Osmanlı Donanmasını yakmaları büyük yıkım olmuştur.