Vefa ve tarih bilinci hakkındaki diğer yazılar için TIKLA


TARİH BİLİNCİ

Ama benim az çok mürekkep yalamış biri olarak ve daha önemlisi bir tarih öğretmeni olarak derdim bambaşka… Eskiden, hatta çok eskilerden olmuş bitmiş, ”bizi hiçte ilgilendirmeyen” doğruluğundan bile emin olamadığımız olayların öğrenilmesi ne kadar saçmadır kimine göre…Tarih ne kadar talihsiz bir bilimdir bu anlamda.Geçmişe baktıkça geleceği göreceğini anlayamayan toplumlarda, tarihin herhangi bir ders olduğunu değil de, mutlaka öğrenilmesi, yüzleşilmesi gereken bir gerçeklik olduğunu kabul etmeyen milletler de çok talihsizdir …Tarih: ’’geçmişte yaşamış toplumların ………………’’diye başlar tanım.Evet geçmişi anlatır tarih ama aslında geçmemiştir. Diyeceğim; hani o “tarihten ders alınmazsa tarih tekerrür eder” cinsinden bir demagoji değil. Ha bu sözün altına gözü kapalı imzamı atarım o ayrı.

Yüzleşme… İşte anahtar kelime bu. Bize ilkokuldan beri hep belli kalıplar içinde öğretildi tarih.Yıllar geçti,zamanla okumaya,bilinçlenmeye başladık,afalladık.Tabiri caizse hazırlıksız yakalandık.Ben öğrencilerime her yönüyle anlatıyorum insanlığın geçmişini ve özellikle de kendi tarihimizi.Anlatıyorum ki her türlü saldırıya hazır olsunlar.Tarihimizdeki güzellikler,zaferler,yücelikler kadar hataları da anlasınlar.Çünkü tarih her zaman ilham kaynağı değil bazen de ibret tablosudur. Yani hem ilham hem ibret penceresinden bakabilmektir, tarih…

Ömer Hayam “tarih kainatın vicdanıdır” demiş. Demek ki bu günü sorgularken elimizi vicdanımızla beraber tarihimize koyacağız.

Yani şöyle bir düşünsenize Osmanlının sonunun ve Türkiye Cumhuriyeti´nin kuruluşundan beri karşımıza çıkarılan sorunların hangisinin cevabı yoktur ki tarihte… Yıllardır ülkemizin gündemini meşgul eden, belki de gelişmemizin önünü tıkayan hatta uluslar arası platformda bile önümüze konulan, biraz daha ileri götürürsek devletimize siyasi,ekonomik,sosyal anlamda büyük zararlar veren soruların köklerini geçmişte bulabiliriz.

Örneğin neden sürekli bir laiklik tartışması yaşıyoruz? Kendimizi bildik bileli neden hep Kıbrıs sorunu var? Ya da bizimle uzaktan yakından ilgisi olmayan ülkelerin parlamentolarında neden sözde Ermeni soykırımı konuşuluyor. Bizler yüzyıllarca tarihe yön vermiş, adeta dünyanın kaderini belirlemiş ,her yönüyle batının önünde olmuş ve batıya öncülük etmiş bir milletin evlatları olarak neden bugün hak ettiğimiz yerde değiliz? İşte bütün bunları yorumlamak için diğer anahtar kelimeler: Tarih bilgisi ve tarih bilincidir. Ama hassasiyetle üzerinde duruyorum ki önce bilgi sonra bilinç. Ezbere, bilmeden, okumadan, düşünmeden, sorgulamadan, empoze edilmiş bir bilinç değil. Doğru, sağlam, ayakları yere basan, bilgiye dayalı bir bilinç.

Ve tarih sevgisi… Başka bir anahtar kelime de bu.Tarihimizi seveceğiz.Her ne olursa olsun tarihimizi sevmek durumunda ve zorundayız. Şimdi kendimle çeliştiğimi düşünebilirsiniz. Hani hataları da görecektik, hani at gözlükleriyle bakmayacaktık şeklinde bir deyim düşebilirsiniz. Tarihimizi her şeyiyle seveceğiz. Bir kere sahipleneceğiz günahıyla, sevabıyla… Ondan sonra yüzleşeceğiz onunla. Çünkü o her şeyiyle bizim geçmişimiz. İnsanoğlu anasını, babasını, dedesini, ninesini, atasını nasıl reddeder? Evet, bazen çok çatıştığımız noktalar olabilir ama geçmişi ne atabilir ne de satabiliriz. Tarih bir milletin hafızasıdır. Onu yok sayarsak, ondan utanırsak ”özür dilersek” hafızasını kaybetmiş birine benzeriz. Aynen bir Çin atasözünde söylendiği gibi.”Ecdadını unutanlar; kaynaksız ırmağa, köksüz ağaca benzerler”

Tarihin bir başka şanssızlığı da veya tarih öğretmenin bir diğer zorluğu da tarihin sıkıcı bulunmasıdır. Ben, dersime ilk kez giren öğrencilere tarihle ilgili bir ön yargıları olup olmadığını sorarım. Çocukların tarihi sevmeme nedeni genelde sıkıcı bulmaları. Tarihin ne kadar keyifli bir bilim olduğunu düşündürmeyi de kendime misyon edindim böylece.

Tarih kitapları öyle ezberlenecek kronolojik bir dizin yada isimlerin ve rakamların olduğu bir telefon rehberi olmamalıdır. Tarihi yapanlar insanlardır. Kahramanlıklarına hayran olduğumuz kişilerin insani yönlerini de öne çıkarmalıyız. Örneğin Mustafa Kemal´in askeri ve siyasi dehasına, kurtarıcılığına, vatan sevgisine hayran olan ben, onun neden gülümseyen fotoğraflarının kitaplarda ve sınıflarda olmadığına dair saf bir merak duyarım.

Osmanlının son büyük hükümdarı olan, dönemi en çok tartışılan II. Abdülhamit`in polisiye roman okumaya olan düşkünlüğünü bilen kaç lise öğrencisi vardır acaba?

Dünya tarihinin en büyük hanedanının babası Osman Gazi`nin “şah oldun ise de kuru toprak değimlisin” diyen maneviyatını, cihan padişahı Kanuni`nin” saltanat dedikleri ancak cihan kavgasıdır” diyen tevazuunu, Abdülaziz’in” terk-i can etsem de kurtulsam şu minnethaneden” diyen kalenderliğini çocuklarımızın bilmeye hakkı var, hatta bu onlar için bir görev. Dünya tarihinin en büyüklerinden olan Fatih’in Osmanlı’yı nasıl bir imparatorluğa taşıdığını, bilime ve sanata verdiği değeri, hocalarına duyduğu minneti anlatırken küçükken ne haylaz bir çocuk olduğunu da anlatalım ki, tarih ete kemiğe bürünsün.
Diyeceğim o ki, dünya sürekli değişiyor. Teknoloji gerçekten baş döndürüyor, Devletler müthiş bir ekonomik, siyasi rekabet içinde. Her an her şey olabilir, bütün şartlar değişebilir. Değiştirilemeyecek tek şey tarihte yaşananlar. Yapacak bir şey yok: Geçmişi anlamaya çalışmaktan başka



 

 

 

TARİH BİLİNCİ .vefa hakkında yazı , kompozisyon, bilgi,  hakkında ,yazı , bilgi ,kompozisyon, nedir, tanımı, bilgisi. nedir, din. bakışı,ile, vefa, tari , bilinci ,deneme, yazılrı , panoya, asmak,için yazı